2016’da Katar’la ekonomik ilişkiler geliştiren Türkiye’nin hesaplarını egemen güçler, bu defa Doha’ya ambargo uygulayarak baltaladı. Son olarak Venezuela’nın altın rezervlerinin artık İsviçre’de değil, Türkiye’de işleneceği konuşulurken; Caracas’ta devlet başkanı Nicolas Maduro’ya suikast girişiminde bulunuldu. Maduro’nun Türkiye için kullandığı “Yeni bir gücün doğduğunu biliyoruz” sözleri hafızalardaki tazeliğini korurken, gerçekleşen suikast teşebbüsü, Batı’nın tarihten gelen “Eyvah, Türkler geliyor” korkusu ve telaşını yeniden gün yüzüne çıktı.
KÜRESEL İTTİFAKLAR BOZULDU
Takvimleri biraz geri sararsak; 2015’te Türkiye’nin Katar’a “askeri üs” kurması gündeme gelmişti. “Katar’la iyi ilişkiler” o dönemde, güvenlik ve ekonomik kazanımlar ile Ankara’nın dış politikadaki önemli başarı alanlarından biri olarak anılıyordu. Bölgesel rekabette Türkiye’yi oyun kurucu bir aktör olarak dönüştüren Katar’la ittifak, başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ile İsrail’i rahatsız etti. Kısa süre sonra da Katar’a ABD ekonomik ambargo, Arap ülkeleri ise bir dizi yaptırım uyguladı. Biraz daha geriye gidersek Türkiye, 2013’de “İran ve Katar’la üçlü bir ittifak” kurarak bölgesel dengeleri, ABD güdümündeki Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır’ın aleyhine çevirmek üzereydi. İran ile Türkiye arasındaki “altın ticareti” birilerini yine rahatsız etti. Ankara’ya yönelik darbe, 17-25 Aralık Darbesi ile gelirken; Tahran’ın üzerindeki kara bulutlar “nükleer kriz” ile baş gösterdi.
VE “ŞANGHAY 5’LİSİ” KORKUSU
Dünya, kendisine yeni bir denge kurarken; daha önce iki kutuplu düzen, şimdi de Avrupa Birliği’nin dahil olduğu çok kutuplu nizam bozulma aşamasındaydı. Yeni dünyada Türkiye de kendisine “daha iddialı” bir konum arayışlarını devam ettirirken; beri taraftan da AB dağılmamak, ABD ise gerilememek için “kirli planlarını” devreye sokuyor.
Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaşması, Çin’le ortaklık kurması, Şanghay 5’lisiyle işbirliği ve yeni “İpekyolu” projesi de ABD ve AB’yi ürküten bir senaryo olarak kenarda duruyor. Washington, güçlenen bu bağları koparmak için önce Çin’e “ek gümrük vergileri” getirirken, sonra da Türkiye’den ithâl edilen ürünlere uygulanan vergi kolaylığını kaldırdı.